DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Kürsat TECEL
Kürsat TECEL
Giriş Tarihi : 26-04-2022 01:49

ÖTÜKEN OPERASYONU MUHSİN YAZICIOĞLU SUİKASTİ İLE BAŞLADI

Muhsin Bey’in kendileriyle ayrıldıklarından sonra, hayatım boyunca bir defa görüştüm.  Allah’ın işi işte, vefatından sadece 3 gün önceydi o görüşmemiz.

1992 yılıydı; Ülkücüler arasındaki ayrılık rüzgârları çok sert esmeye başlamıştı, Sivas’ta ise kasırga gibiydi dersem teşbihte hata etmiş olmam. Çok sert esen kasırga nedeniyle Ocak’ımızın tabelası değişmiş, kopmuştuk.
Ayrılığın derininde; 1978 yılından başlayarak cezaevi şartlarında gelişen, ideolojik kırılmaların olduğunu söylersek yanılmış olmayız.

1991 seçimleri sonrası; Meclis o seçim sonrasında da oldukça hararetli açıldı. Bu günkü BDP’lilerin bakış açısında olanlar da SHP ile ittifak yaparak Meclise girdiler ve “Kürtçe Yemin” ettikleri gerekçesi ile Milletvekillikleri düşürülerek, birçoğu uzun yıllar hapis cezasına çarptırıldı.

Muhsin Bey ve arkadaşları en son olarak; Demirel’in lideri olduğu DYP ile SHP’nin kurduğu 49. Cumhuriyet Hükümeti’ne (oturuma katılmayarak )Türkeş’in ısrarlarına rağmen Güvenoyu vermediler. Ondan sonra yaşanan birçok olay ile birlikte Muhsin Bey kendi mecrasında akmaya başladı.

Yanlış hatırlamıyorsam 7 Temmuz 1992 tarihine gelindiğinde,  Muhsin Yazıcıoğlu ile birlikte 5 arkadaşı Türkeş’e karşı  bir bildiri yayınlayarak, kamuoyuna resmen ayrıldıklarını ilan ettiler.

Muhsin Bey benim kanaatimce Milliyetçiler ile Milli Görüşçüler arasında bir noktada konuşlandırmıştı fikriyatını. 1991 yılında ki; Refah-MÇP-IDP ile Genel Seçimlerde yaşanılan ittifakta da etkin rol aldığı söylendi.
Detaylara daha fazla inerek Ebedi Âlem’e göçmüş Onca insanın Aziz Ruhlarını incitmek istemem. En acı ayrılık ölüm ayrılığıdır ki, doğmak kadar doğaldır. Ancak her ayrılıkta olduğu gibi,  Muhsin Yazıcıoğlu ayrılığı da doğaldır ve yakın tarihimizde yaşanmış en dramatik siyasi mücadele de kendilerine ait olmuştur.

Çocuk yaşta Türkiye’yi omuzlayacak kadar büyük bir Ülkü’nün sahibi olmak, sonra hücrelerde, beton duvarlar ile arkadaş olmak, sonra “Baba Ocağı”ndan ayrılıp kendi ayakları üzerinde durmaya çalışmak, sonra, her siyasi harekette olduğu gibi, arkadaşlarının teker teker kendisine sırt çevirmiş olması. Sonra her seçimde milletin büyük teveccühüne mazhar olmak, fakat başarı sayılacak bir oy oranına ulaşamamak ve netice de bir kış günü ( Keş Dağları’nın bağrına bıçak gibi saplanarak)  bu dünyadan göçüp gitmek…

Kısaca Muhsin Yazıcıoğlu’nun siyasi hayatının özeti budur.

1992 yılında gerçekleşen ayrılık üzerine Sivas’ın Ocak’lılarından Başbuğ safından kopmayan topu topu 3-5 kişi kalmıştık. Kişilere kırgın, imkânlara sitemkâr, eli kolu soğumuş birkaç kişi bir araya gelerek yeniden “Bizim Ocak” ı açmak için bir çaba içerisine girdik.

Ayrılık Muhitinde ise; Gençlik Teşkilatı olarak Nizam-ı Âlem Ocaklarını kurdular. Nizam-ı Alem Ocakları kuruluşundan itibaren Sivas’ta tam manasıyla 2-3 yıl kadar etkin olabildi. Bunun nedeni ise Hüseyin Perçin gibi İnanmış, okumuş ve kendisini yetiştirmiş birisinin O Ocağın başında olması ve üstün gayretleridir.
Bizden ayrılıp, Nizam-ı Âlem Ocakları’nı kuran canımız, ciğerimiz olan arkadaşlarımızla kırılmıştık,  Onlarla bir çay bahçesinde karşılaştığımızda; her iki tarafta haklı olduğu tezini sonuna kadar karşıdakine kabul ettirmeye çalışırdı.

Üniversite de Nizam-ı Alem’ciler, Ülkü Ocaklılara karşı zayıftı, çünkü dışarıdan gelen gençlik fazlaydı. Liseler de ise durum bunun tam tersiydi. Belki de bundan dolayı bizim dışımızda ara sıra kavga gürültü de cereyan ediyordu. Bizler daima sağduyulu olmaya çalıştık ve öyle olmayı da telkin ettik.

Hüseyin Bey ile zaman zaman bir yerlerde tesadüf ettiğimizde birbirimizi kırmadan uzun uzun meseleler üzerinde konuşmuşuzdur. Hüseyin Perçin daha sonra aktif siyasete atılarak BBP Sivas İl 2. Başkanı, ardından da BBP MKYK üyeliği görevlerinde bulundu.

Bütün bunları ne için anlatıyorum?  Mesele şu ki; ayrılıktan sonra Ülkücü Hareket iki defa birlik bütünlük içerisinde olabildi, o da matemli günlerde.  O matemli günlerin birisi Başbuğ’un diğeri Muhsin Bey’in cenaze merasimleridir.

Başbuğ vefat ettiğinde Ankara’da Nizam-ı Âlem Ocaklarından ( daha sonra Alperen Ocakları oldu) birçok arkadaşı görmüştüm, sessiz sedasız son görevlerini ifa etmek için koşmuşlardı. Hüseyin Perçin de ordaydı. Muhsin Bey için ise bizler son görevimizi yapmaya çalıştık. Keş dağlarına Tekbirlerle Muhsin Başkan’ı aramak için Ülkü Ocakları pankartları ile tırmanan yüzlerce, binlerce arkadaşımız oldu. Tacettin Dergahı’nda, O’nu kabrine birlikte indirdik.

Bütün bunlara rağmen Muhsin Başkan için görevimiz bitmiş olamazdı… Çünkü O’nun gidişi biraz Şüpheli ve birçok soru işareti ile dolu oldu. O vahim olay kazamıdır, Kurban mı edilmiştir? Tam manasıyla açığa çıkartılamadı. Bu konuda yaygın kanaatler bir suikasta kurban gittiği üzerinedir. Olayla ilgili her gün yeni bilgiler ortaya çıkmaktadır. DDK’nın yayınladığı raporun üzerine son olarak gazeteci İsmail Güneş’in otopsi raporu şüpheleri iyice artırmıştır. Çenesi kırık bir kişi nasıl olmuşta dakikalarca telefonda seri bir vaziyette konuşabilmiştir?

Makamını emanet ettiği insanların birçoğu Olayın üzerine gitmediler. Onca soru ortada dururken yiğit bir ses, siyasi üslubun dışına çıkarak meselenin, aydınlatılıncaya kadar izini süreceğiz demedi, diyemedi… Hüseyin Perçin ve birkaç arkadaşı dışında… İlk olarak bu şikeci siyasete onlar başkaldırdı ve sessiz sedasız görevlerinden istifa ettiler.

Makamında emaneten oturanlar, Çağlayancerit’te, Keş Dağlarında ıssızda kalan Liderleri’nin naşını 3 gün sonra bulanlar için Cenaze merasimi esnasında dahi methiyeler dizdiler…

Muhsin Bey ile ayrıldıklarından sonra ilk ve son defa görüştüğümüz o gün “Ülke iyiye gitmiyor, seçimlerden sonra Milli unsurların birliği için çalışacağım”  demişti. Bu sözünün altının çizilmesi gerekiyor.

Bir suikast varsa bu ifadesi ile birlikte ele alınmalı, öyle değerlendirilmelidir. Muhsin Yazıcıoğlu gibi önemli bir kişinin hayatına kast ederek faaliyetlerine son vermek kimin işine gelecektir?

Henüz hayatta iken, ölümüne yakın tarihlerde geçirdiği kazalar da derinine incelenmelidir. Ben olayı TSK’ya yıkmaya çalışan muhafazakâr kesimin dillendirdiği gibi büyük bir askeri operasyona maruz kaldığına inanmıyorum. Ortada bir suikast varsa, bu; Milli duruşlu olduğu içindir. Çünkü ülkemizin geldiği noktada Milli refleks gösteren-gösterecek kim varsa birer birer diskalifiye edildiler. Muhsin Bey’de bu ülkeyi böldürmeyiz diye yemin edenlerden biriydi. Erbakan İslamcıydı ama aynı zamanda Milliciydi, Perinçek Sosyalist fakat Ulusalcıydı, Deniz Baykal Sosyal Demokrattı ama üniter yapının yılmaz savunucusuydu. Muhsin Yazıcıoğlu Muhafazakar – Milliyetçiydi düşürüldü. Devlet Bahçeli kaldı tek başına işe yarar vaziyette dik durabilen. Aylar önce Kaset operasyonları esnasında, Yılmaz Özdil de benzer şekilde ele aldı konuyu…

Daha bu yazıyı yazdığım dakikalarda son dakika haberleri olarak bilgi edindim. Sabahattin Önkibar öngörüsü olarak yer aldı basında “Ötüken Operasyonları Başlayacak” diye. Birçok Ülkücü; ayarlanmış gizli tanıklar sayesinde yıllarca içeride tutulacaklar diyor…

Bence Ötüken Operasyonu Muhsin Yazıcıoğlu Suikastı ile başladı.

Geçtiğimiz aylar içerisinde İstanbul’daki Ülkücülere karşı yapılan operasyon ise yeni operasyonların öncüsü ve denemesi niteliğindedir.

İnşallah denilen gibi olmaz, inşallah ikinci kere Devlet Ülkücüleri bağlayıp, köpekleri serbest bırakmaz.
Bunun maliyeti ülkeye bölünme getirir. Türk coğrafyası, Ortadoğu’da terör dışında, kitlesel katliamların olmadı yegâne yerdir. Böylesine çılgın bir girişim ülkedeki etnik yarışmayı hızlandırır, hatta sonuca vardırır.

Apo’nun salınması, meşru zeminde siyaset yapmasının önünün açılmasını sağlayacak olan ve şehit kanlarını yerde koyacak olan bu kirli oyuna karşı, bu “Ötüken Operasyonu”na karşı daha birinci dakikadan itibaren sağlıklı ve bir şekilde kamuoyunu bilinçlendirmeliyiz.

TANRI TÜRK’Ü ASIL ŞİMDİ KORUSUN… 

 

NELER SÖYLENDİ?
@
Kürsat TECEL

Kürsat TECEL

DİĞER YAZILARI Hata bizim, günah bizim, suç bizim.. Korona virüs en çok cahilleri öldürüyor? MÜMTAZER TÜRKÖNE’YE GÜLELİM Mİ AĞLAYALIM MI? Kılıçdaroğlu'nu yakalım! MERAL AKŞENER VE “İYİ PARTİ ÇÖKÜŞ DESTANI” NIN SEBEPLERİ! MERAL AKŞENER'İN PARTİSİ BAŞARILI OLABİLİR Mİ? CUMHURBAŞKANI ÖLDÜRÜLSEYDİ ÜLKEYİ DEVLET BAHÇELİ YÖNETECEKTİ! EGEMEN GAZETESİ VE PARALELCİLİK! BİZE NE BİRİLERİNİN VEKİLLİK HAYALLERİNDEN-2! ORTADOĞU’NUN ÇIRAK AKTÖRÜ;TÜRKİYE! TÜRK SORUNU VE TÜRK MİLLETİNİN KÜRT MİLLİYETİNDEN ÜSTÜNLÜĞÜ! ŞİVANPERVERİN MEVLANA OLDUĞU YERDE APO PEYGAMBER OLUR! 19.00 - GAZZE: ON DAKİKA- 19.12- BEŞ ŞEHİT: BİR DAKİKA! GÖZÜN AYDIN EY MİLLET! BÖLÜNÜYORUZ… ABDULLAH ÖCALAN’DA MI GİZLİ TANIK? VUR PENÇE-İ ÂLÎ'DEKİ ŞEMŞÎR AŞKINA! (CUMHURİYET BAYRAMI KUTLU OLSUN!) İKİ ŞEHİT BİR ADEM YAVUZ! KARA GÜNÜN ARDINDAN! BENİ ANLAYAN ŞEMDİN SAKIK'A BENDEN SELAM OLSUN DEVLET BABA DUY BİZİ! FETHULLAH GÜLEN CEMAATİ NEYİ BAŞARDI? TASVİYE EDİLMEK İSTENEN MHP DEĞİL TÜRKİYE’DİR… SİVAS’IN SEÇİMİ-YETENEKSİZ VEKİLE KIRMIZI KART! ÜLKÜCÜLÜK VATANSEVERLERİN ORTAK ADIDIR Ülkücülüğün Adresi Neresidir? ALEVİ Mİ SİN, SÜNNİ Mİ? BU KİMİN DEĞİRMENİNE SU TAŞIR YUSUFİYELİ KARDEŞİM? DEVELET BAHÇELİNİN ÇAĞRISINA KAYITSIZ KALANLARI TARİH AFFETMEYECEKTİR. İYİ MÜSLÜMAN OLMAK VE HANEFİ AVCI OLAYI! TERÖRLE MÜCADELEDEN MÜZAKEREYE GEÇİŞ… HALK OYLAMASININ KISA BİR DEĞERLENDİRMESİ OY DEĞİL SOY ÖNEMLİ SOY!
NAMAZ VAKİTLERİ
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
BURÇ YORUMLARI
  • KOÇ
    Koç Burcu
  • BOĞA
    Boğa Burcu
  • İKİZLER
    İkizler Burcu
  • YENGEÇ
    Yengeç Burcu
  • ASLAN
    Aslan Burcu
  • BAŞAK
    Başak Burcu
  • TERAZİ
    Terazi Burcu
  • AKREP
    Akrep Burcu
  • YAY
    Yay Burcu
  • OĞLAK
    Oğlak Burcu
  • KOVA
    Kova Burcu
  • BALIK
    Balık Burcu
ANKET OYLAMA TÜMÜ
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA