3. Sayfa
Giriş Tarihi : 09-01-2013 09:28

ŞİVANPERVERİN MEVLANA OLDUĞU YERDE APO PEYGAMBER OLUR!

Geçtiğimiz günlerde Radikal Gazetesi’ne konuşan Şivan Perver’e bakılırsa; Sayın Bülent Arınç’ın da aslı Kürt’müş ve kendisine “Mevlana” olmayı önermiş… Bir elinde cımbız, bir elinde ayna! Neden olmasın?

ŞİVANPERVERİN MEVLANA OLDUĞU YERDE APO PEYGAMBER OLUR!

Her ne kadar maksada hâsıl olmuş olsa dahi, güldürürken bile düşündüren bir yaklaşım olmuş. Biraz komik, biraz trajedi!Büyük bir adımın, büyük bir pazarlığın, büyük bir hesaplaşmanın istikametinin söylettiği zaruri sözler bunlar!

Bunlarla da sınırlı değil belli ki:2. PKK müzakeresi sağdan soldan salvolarla başladı. Terör bitsin, kan dökülmesin, ülke sükûta ve huzura kavuşsun… Amenna!

Türklüğü Anadolu’dan kazıyarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin şeref ve haysiyetini ayaklar altına alarak, federatif yapılanmalar taahhüt ederek, tek millet olma vasfımızın temeline dinamit koyarak elde edilen barış değil olsa olsa tavizdir. Örgütün emellerini gerçekleştirmiş olma noktasında elde ettiği büyük bir başarıdır.

Meseleye biraz da başka boyuttan bakalım: Dersim mersim diye diye; “karakol basıp kelle alan Seyyit Rıza’ya iade-i itibar” derdine düşenlere, Devleti hunharlıkla suçlayanlara; Yavuz Sultan Selim zamanında kılıçtan geçirilen Türkmenlere de iade-i itibar verelim mi desek kabul ederler mi?

Etmezler…

Peki, taht mücadelesi için; ergin-sübyan demeden hanedanın kendi damarı haricinde kalanları katledenlere laf ettirebilir misiniz? Hayır!

Devlet-i Âli Osman’ın bekası deyip geçiştirirler.

Devlet-i Âli Osman’ın bekası için vacip olanı, Devlet-i Âli Türkiye için münasip görmezler. İşte çarpık zihniyetin kör düğüm olmuş marazlı yanı.

Hadisenin diğer bir boyutu da toplumsal algının olayları kavrama düzeyinin nasıl bu hale geldiğiyle ilgili. Bu algı yanılgısının başta gelen sebebi; son dönemlerde, nostalji rüzgarı gibi bütün tv kanalarında izlenme rekoru kıran dizilerde olduğu gibi; solculuğun romantik enternasyonal yaklaşımına muhafazakar kitlenin aşık olmasıdır.

Her kesimin ihtiyacını giderecek söylemler ile siyaset yapılmaya başlanıldığı günden beri siyasetin dengesi(balance-balans) bozuldu.

Bu denge bozukluğu ağızdan çıkan sözlerin pervasızlığını da beraberinde getirdi. Kimisi siyasi ikbalinin hırsıyla Başbakanı Peygambere benzetti, kimisi de ulufe dağıtır gibi “Yunusluk”, “Mevlanalık”  makamları dağıtmaya başladı.

Günün balance (ayar) bozukluğu bir Vekil’den geldi. Sayın Vekil Galip Ensarioğlu’na göre PKK’lılar da “boşuna ölmemişiz” diyebilmeliymiş!

PKK teröristlerinin boşuna ölmemişiz dediği nokta, Mehmetçiğin “Boşuna ölmüşüz” dediği noktadır.

Yukarı da Osmanlı’dan örneklerle anlatmaya çalıştığım sübjektif zihniyetin esas derdi; Türkiye Cumhuriyeti ve bu Cumhuriyet’in Türklük üzerine inşa edilmesidir. Hazmedemedikleri durum budur. Bu hazımsızlıktan dolayı, devletin kutsalları ile bir takım siyasilerin kutsalları çatışmaktadır.

İmralı ile yürütülen görüşmelerin gerçek manası “müzakere”dir. Silahlı düşmanlarla yâda silahlı kişileri yönetenlerle varılan mutabakatın uygulamaya konulması “anlaşmadır.”

 Devletsen şayet; önce militarist anarşistlere diz çöktürürsün, el öptürürsün, daha sonra anarşiden zarar gören bölgelere ve bölgede yaşayanlara şefkat elini uzatırsın.

Tam da o yola girilmişken; Suriye politikalarının oluşturduğu kaos ortamında terörle mücadele son derece riskli bir mecraya sürüklendi. Suriye-Irak-İran hattında otoritesiz şehirler oluşmaya başladı. İran Karayılan’ı yakalayıp, istediğim an senin kafana sıkarım mesajı verdikten sonra yanağını okşayıp serbest bıraktı. Böylece PEJAK’ı kontrol etmeyi başardı. Aynen 1999 yılında Türkiye’nin Apo’yu alarak örgütü pasifize ettiği gibi…

Türkiye için Esat’ı (Esed’i) devirmek PKK ile mücadele etmenin önüne geçti. Türkiye’nin yeni başladığı serüvenin altında yatan acı gerçek bundan ibaret.

PKK’yı da Suriyeli muhaliflerin safına katıp, El- Kaide, PKK, Muhalifler cephesinden oluşan bir koalisyonla top yekûn saldırı başlatılmak isteniyor.

İşin en tuhaf yanı El-Kaide ABD’nin, PKK Türkiye’nin en büyük düşmanı iken, Türkiye üzerinden Suriye’ye karşı kullanılmalarıdır. Bu tuhaf manzaraya bakılacak olursa tam da burada APO devreye girdi.

Aylar önce Leyla Zana’nin açıklamaları, Barzani’nin ihtişamlı kongre konuşması, Başkanlık tartışmalarının yeniden gündeme getirilmesi, bunların tamamı kamuoyunu alıştırma faaliyetleriydi. Sürece bakılırsa; Apo ile yürütülen yol haritasına  ( Oslo’dan sonra) aylar hatta yıllar önce başlanılmıştır.

Şivan Perver’de durduk yere konuşmadı, bir süreç yaşanıyorsa benim katkım herkesten fazladır mesajı vermeye çalışıyor. Anlaşılan bu süreçte ona düşen rol Mevlana olmak.

 O Mevlana olursa; hiç şüpheniz olmasın Apo da kendisini Peygamber ilan eder!

AdminAdmin