Gündem
Giriş Tarihi : 29-08-2019 02:26

Ahmet Davutoğlu açtı ağzını yumdu gözünü...

Eski Başbakan ve AKP Genel başkanı Ahmet Davutoğlu, "Tehdit alıyorum, "bedel ödetme" de bir tehdittir. Bu yola çıkan bunları göze almazsa çıkmamalı" dedi. Davutoğlu, Başbakanlığı bıraktığı dönemi de “İhtilaf edilen konuları devlet hayatı içinde çözmek gerekir. Fikir ayrılıklarının ilkesel bir noktaya geldiğini hissettiğimde ve çözülmeyeceğini düşündüğümde devlet krizi çıkacağına görevi bırakmaya karar verdim” diyerek anlattı

Ahmet Davutoğlu açtı ağzını yumdu gözünü...

Ahmet Davutoğlu, geçen günlerde söylediği ve çokça tartışılan "Terörle mücadele defterleri açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz; 7 Haziran ile 1 Kasım arası en kritik dönemlerden biri" sözleri sonrası ilk kez kameraların karşısına geçti.

Davutoğlu, Başbakanlığı bıraktığı dönemi de “İhtilaf edilen konuları devlet hayatı içinde çözmek gerekir. Fikir ayrılıklarının ilkesel bir noktaya geldiğini hissettiğimde ve çözülmeyeceğini düşündüğümde devlet krizi çıkacağına görevi bırakmaya karar verdim” diyerek anlattı.

AKP delegesi yapılmayarak bir anlamda ihraç edildiğini de söyleyen Davutoğlu, "Beni ihraç etmelerini beklemiyorum, beni zaten tarihten ihraç ettiler. Bakın beni nasıl ihraç ettiler. Tebessüm ederek burayı açacağım çünkü ancak tebessüm edilebilecek bir şey. Kongre'de ben AK Parti delegesi yapılmadım" ifadelerini kullandı.

Davutoğlu, “Pelikancılar” adıyla bilinen grup olarak anılan Bosphorus Global'ı ziyaretiyle ilgili olarak şunları söyledi:

"Erdoğan'ın Pelikan Yalısı'ndaki fotoğrafı üzdü. Katar dönüşü meslektaşlarımın benimle ilgili okumadıkları bir kağıda imza attığında da üzülmüştüm. İnsanların kendi genel başkanlarına danışmadan, hiç tartışılmamış bir konuda, önüme bir yazı koyduklarında, -Türk devlet geleneğinin bir hususiyetidir, biz devlet geleneğimizi kaybediyoruz- çok ciddi bir muhasebe yapma ihtiyacı hissettim. Hayatın, dostluğun, siyasetin anlamı.

Bu anlamsızlık dünyasında olmamam gerektiği için bırakmam gerektiğini hissettim. Bu troll grubu değil, bu yüzden bıraktım. Daha sonra yanlış yaptığını söyleyen çok arkadaşımız oldu. Bu troll çetelerinin tavırları beni üzmez, bu ülkede Boğaziçi yalılarında oturup devleti dizayn etmeye çalışan çok oldu. Bugün onlar gider o yalılara başkaları oturur, onlar önemli değil. Kapatalım bu konuyu, zihnimi yoruyor"

TV5'te Suat Toktaş'ın sunduğu 'Düşünme Vakti' programında Mustafa Yılmaz, Özlem Akarsu Çelik ve Gürkan Zengin'in sorularını yanıtlayan Davutoğlu çok sert açıklamalarda bulundu.

Davutoğlu, "Eğer bir yerde görüş ayrılığı yoksa orada özgür düşünce yoktur. 12 Eylül Anayasa'sı diye ucube bir anayasası var ki, tüm yetkiyi başbakana, yetkisizliği cumhurbaşkanına vermiş. Bu anayasal ucube durum bazı şeyleri çözmeyi zorlaştırdı, tabii ki Cumhurbaşkanı'yla görüş ayrılıkları yaşadık. Bu zinhar birilerini tehdit için kullanılmış bir şey değil, bu konular devlet mahremiyeti içinde olan hususlardır. Cumhurbaşkanı'mız açmadıkça açmadım, açmam. Şu yüzden söyledim onları da, AKP kurumsal kimliği altığında teröre destek açıklaması yapıldığı için kimse kusura bakmasın, onun altında kalmam." dedi.

BİZ TRENDEN İTİLDİK

Davutoğlu açıklamasının devamında şunları ifade etti:

Trenden inenler binenler deniyor, biz trenden inmedik, makinist koltuğundan itildik. AK Parti'nin ıslah edilme ümidim gittikçe azalıyor. İçerden bir hareket çıkma olasılığı yok, e yukarıda düzelme iradesi yok. Son kez çağrı yapıyorum uyardığımız ilkeleri gözden geçirin.

İhtilaf edilen konuları devlet hayatı içinde çözmek gerekir. Fikir ayrılıklarının ilkesel bir noktaya geldiğini hissettiğimde ve çözülmeyeceğini düşündüğümde devlet krizi çıkacağına görevi bırakmaya karar verdim. Geçmişi bilen biri olarak burada fedakarlık yapmayı tercih ettim.

Türkiye'de 3Y ile mücadele edilseydi, enflasyon yüzde 4 olsa, enflasyon düşük olsaydı, şeffaflık yasası geçmiş olsaydı ve halk siyasetçilere güvenseydi daha az kitap yazmaktansa siyasette mutlu olurdum.

Son 3 yılı şöyle tarif edeyim, gördüğüm hususları zikrettim ve her türlü faaliyete katıldım. Referandumda yanlış bir sisteme gittiğimizi gördüm. Cumhurbaşkanı'yla da görüştük. 15 Temmuz'dan sonra o olayla ilgili kanaatlerimi kendisine aktardım. Anayasa Paketi ortaya çıktığımda Binali Yıldırım ve Cumhurbaşkanı'na çok ciddi sakıncalar içerdiğini ifade ettim. Kampanyalara katılmayacağımı ve inanmadığım bir şeyi savunmayacağımı da ifade ettim. Dış politikayla ilgili görüşlerimi ve ittifaklarla ilgili görüşlerimi de izah ettim. 2018 seçimine giderken de Erdoğan adayımızdır diye destek ifade ettim ve o an milletvekilliğim de bitti. Ayrılığımdan bu yana istişare için 1 kere bile çağırılmadım, bütün görüşme talepleri benim tarafımdan yapıldı. İçerde kalsın diyorlar ya, demek ki arkadaşların bana ihtiyacı yok diye düşündüm. İnanmadığım bir sistemin içinde yer almak düşünmeyeceğim bir şeydir. Davutoğlu parti içinde bunları söylüyor hala makam beklentisinde diyen bazı kişiler var. Biliyorum onları onların hayatı hep öyle geçmiştir. İnanmadığım bir sistem içinde bir beklentim olmaz. O günden beri de düzelmesini bekledim. Özellikle bu yılın başından itibaren bu konuda ümidim sarsıldığı için bana gelen arkadaşlarla istişare etmeye başladım. İlk talepler AK Parti saflarından gelmeye başladı. 15 Temmuz'daki il başkanları sırf benim dönemimde görev yaptıkları için görevden alındılar. Orada halkla birlikte mücadele etmiş insanlar, bırakın metal yorgunluğunu yorgunluğu tanımamış insanlar. Bunları görünce AK Parti'deki temel görüşlerle ilgili çok ciddi kaygılar bana geldi. Bana gelen arkadaşlarla ne yapacağız diye düşünmeye başladık ve sonucunda manifesto ortaya çıktı. Altında benim imzamın olmasının sebebi, 31 Mart'tan sonrasında 4 yıl seçim olmayacağı düşüncesiyle bir manifesto yayınladık. Buradaki amaç düzelmesi, sistemi zayıflatmak değil. Beni ihraç etmelerini beklemiyorum, beni zaten tarihten ihraç ettiler.

BENİ NASIL İHRAÇ ETTİLER?

Bakın beni nasıl ihraç ettiler. Tebessüm ederek burayı açacağım çünkü ancak tebessüm edilebilecek bir şey. Kongre'de ben AK Parti delegesi yapılmadım. Düşünün ki rahatsızlık geçirdi diye Deniz Baykal bir vefa duygusuyla milletvekili yapıldı. Yapsınlar diye söylemiyorum ben kendim reddettim. 2018 kongresinde o görevleri yürütmeme rağmen delege yapılmadım. AK Parti ile tek bağım üyelik. Delege yapsınlar diye söylemiyorum, burada kopuş bizden değil. Trenden inenler diye kimler kastedildi, 2 senedir bunu dinliyoruz. Biz makinist koltuğunda otururken itildik. 'Eyvallah' dedik, 'istikametinde gitsin de itilmemiz sorun değil' dedik. Bir sürü insan ortak kaygılarını yansıttı o metinde. Şu an AK Parti içinde olan insanlardan da destek aldık. Manifesto şahsi bir metin değildir. Şöyle düşünün, 31 Mart seçimleri bitsin ve her şeyi net koyalım ortaya dedik. 2 yol vardı. Ben üçüncüsünü düşünmüyordum. 1, metin yazalım ve etrafında konuşalım denmesiydi. 2, dönüp denebilirdi ki 'böyle diyorlar ama doğru değil'. Bu da yapılmadı. Üçüncü yol yok saymaktı, bu yapıldı. Şöyle düşünüldü, bazı yazılarak olmuyor, bari konuşarak anlatalım. Bu yüzden konuşmaya başladık. Ekonomi iyi yönetilmiyor ve sadece dış baskılarla bunu ifade edemezsiniz. Dünyada gelişmiş enflasyon yüzde 1,2. Bizim gibi ülkelerde 4,9. Bizdekini başarı gibi yansıtıyorsanız bu olmaz. Bir de TÜİK hesaplarına güven kalmamışsa... Ekonomide liyakata güven verelim, rasyonel adımlar atılsın dedik, onlara da sessiz kalındı. O konuşmalardan sonra bize söylenen neydi, 'ihanet ediyorsunuz'. İkinci gelen de 'ümmeti bölmek'. Bunlar bizi yaraladı.

Biz kimseyi bölmedik, ben dini kavramların bu kadar yozlaştırılmasına temelden karşıyım. Eğer ümmet bir bütünle 81 milyon vatandaşımız bunu bir parçasıdır. Bizim dinimizde kimseyi aforoz etme gibi bir yetki yok. Ümmetin derdi var diyoruz sadece, suçlamayı bırakın onunla ilgilenin. Ekonomik krizle, adalet yerlerde sürünüyor onunla ilgilenin. Hz. Ömer'in adaletini söylemekle adalet gelmez. Bir de 18. kuruluş yıl dönümüzde benim AK Parti'nin kendi içinde ıslah edilip tekrar ayağa kaldırılmasına olan inancım gittikçe azalıyor. Ya içerden bir hareket başlaması lazım ama öyle bir ihtimal yok. Yukarıda da düzelme iradesi yok. Bizim nihai sorumluluğumuz herhangi bir partiye ve gruba değil, milletedir. Önümüzdeki günlerde tekrar çağrılarımı yapayım bütün yetkililere, söylediğimiz ilkeleri tekrar gözden geçirin. Bizim değil o miras, bu yüzyılların mirası. Bizim babalarımızın dedelerimizin mirası, şahsi bir miras olarak göremeyiz. Manifestoyu bir daha okuyun. Orada yanlış söylemişsek her türlü şeyi söyleyin. Ama ihanet gibi suçlamalarla kalbimizi kırmayın. Çıkın söyleyin 'Eski Başbakan yanlış söylüyor, adalette sıkıntı yok, nepotizm yok' diyin.

Hiçbir mevki ve makan peşinde değilim, bazıları bunu zikrettiği için söylüyorum. Manifestoyla koyulan ilkeler AK Parti'nin kurucu ilkeleridir. 100 yıllık ülkemizin kuruluş ve devlet olarak sürdürülebilme ilkeleridir. AK Parti kurulurken ortak akılla kuruldu, biz manifestoda bunları hatırlattık. Biz AK Parti'yi hiç kullanmadık tabir olarak, biz arkadaşlarla AK Parti'nin AKP'lileştiğini düşünüyoruz. Biz herkesle konuşmaya hazırız. Ankara'da 'gelin mahallelerimizden çıkalım, gelin konuşalım, bizim buna ihtiyacımız var'. Yoksa bu mesele bizim çağırılıpta 'şu kurulda bir yer vermek istiyoruz' diyerek çözülecek bir mesele değil. Onlar dese ki gelin konuşalım, konuşuruz. Bana en ağır hakaret etse de, konuşmamın tamamını dinlemeden hakaret edenlere de biz 'gel' deriz. Ümidim yok oldu diyorum. Eğer önümüzdeki günlerde bu çağrımız yanıtsız kalırsa, 'yeni bir hali yeni bir yol olarak bağlamaz' lazım. Dikkate alınmazsa yeni bir yoldan kastım da açıktır. AK Parti'nin genel başkanlığını yapmış birisi olarak, duam AK Parti'nin kendi eksenine dönmesidir. 

"YENİ BİR YOL, YENİ BİR PARTİYE YÖNELİR Mİ; YÖNELİR"

Bu linç ve yok sayma karşısında, kimle gelseniz, kimle olsanız da bu meydandayız, bu meydanda kalacağız, -siyaset ve devlet meydanını kastediyorum- çok geç olmayan bir vakitte bu yeni bir yolun ana hatlarını milletimizle paylaşacağız. Yeni bir yol yeni bir partiye yönelir mi, yönelir.

Süreçtir bu, dinamizmi verecek olan şey budur. Nisan ayında böyle bir soru sorulsaydı daha uzun bir zaman olacağını söylerdim. Bir devlet adamının, bir diplomatın yapmaması gereken şey erken davranmamaktır. Ben ihraç etmelerini beklemiyorum, zaten ihraç ettiler.

Vefa üzerine kurulan bir parti, benim adımı silseler gocunmam. 2015 tarihini silerseniz, o dönem görev yapan herkesi yok saymış oluyorsunuz.

YENİ PARTİNİN İLKELERİ

Partilerle alakalı haberlerin çoğu gerçek olmayan şeyler. Sürecin getirdiği bu. Mesela sürekli kapalı kapılar altından eleştirip Türkiye inişli çıkışlı bir ortamdayken susarsanız, dışarıda kalabilirsiniz. Her gün refleksif olarak davranıp eleştirirseniz yine aynısı olabilir. Bugün parti kurma günü değil, bugün öncelikle konuşma günüdür, herkes heybesinde ne varsa ortaya koyacak. Kanal nehrin içinde akılır.

Neden Anadolu'yu dolaşıyorum? Sakarya'da 3 saat halkın arasındaydık, Diyarbakır,'da sahurdan iftara kadar halkın arasındaydık. İhtiyaç varsa parti kurulur, parti kuralım diyerek parti kurulmaz. Devam da edeceğiz halkın da nabzını ölçmeye. Bu milletin içinden akış devam edecek, sonunda bir partiye dönüşecekse, AK Parti nasıl ortaya çıktıysa buradan da bir parti ortaya çıkar. Ciddi bir zayıflama var ve halkta da beklenti artıyor. Erbakan hocamız AK Parti kurulurken kimseyi ihanetle suçlamadı. Şu anda böyle bir ortam yok AK Parti içinde. Görüşünü beyan edenler susturuluyorlar. O zaman yapacağınız şey şu, milletin içinde olmaya devam edeceğiz. Geçmişte il başkanlığı yapmış arkadaşlarımı bize sürekli raporlar gönderiyor. Bütün illerde istişare yaptığımız arkadaşlarımız var. Ona göre bir karar almak durumundayız. Eğer yeni bir parti halkın talebini karşılamıyorsa bir karşılığı olmaz. Slogan açık. İstisnasız herkese düşünce özgürlüğü, temel hak ve insan özgürlüklerine dayalı bir düzen, kimseye ayrım olmaksızın adalet ilkeleri. Özgürlük güvenlik dengesi, kamu dengesi, rasyonel ekonomi anlayışı. Yakın bir zamanda bunların temel ilkeleri maddeler halinde açıklanacak.

18 heyet kabul ettim. Arkadaşlarımızla prensip olarak kabul ettiğimiz husus bize ne yapılırsa yapılsın, insani tavra halel getirecek hiçbir tavır sergilenmeyecek. Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan benim kadim bir dostumdur. Bazen şunu söylüyorlar, hakka ve hukuka riayet edeceğiz. Şu ana kadar bizim hukumuz zedelendiği halde hiçbir şey söylemedik. Ama milletin hukuku her şeyin hukukunun üstündedir. Bu hukuka her zaman riayet edeceğiz. Abdullah Gül, Ali Babacan ilişkilerimizin son derece dostane bir şekilde sürüyor. Bazı görüş ayrılıklarının sebebini açıklayamazsınız.

Bu nehir akarken birçok nehir de birbirine karışır. Meseleyi sadece AK Parti içerisinden 2 parti çıkacak gibi bakmamak lazım. Türkiye'nin siyasetinin ve ekonomisin külliyen yenilenmesine ihtiyacı var. Devlet yapısının yenilenmesinin ihtiyacı var. Bu yeni partiler sorusunun içine de sıkışmamak lazım. Manifesto AK Parti'nin dertleri değil, devletin dertlerine dokunuyor. Herkesin birbiriyle konuşması gereken bir dönemdeyiz. Konuşmaya başlayabilirsek bu siyasi mecralar bir yere doğru akar.

AdminAdmin