Cumhuriyet Üniversitesi Haberleri
Giriş Tarihi : 22-09-2017 13:29

"NE MUTLU !!!! BİZE" KARS'DAN EDİRNE'YE HERKESİN DİLİNDEYİZ !

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi "KARS'DAN EDİRNE'YE" HERKESİN DİLİNDE ! Eğitim-İş’ten üniversite çıkışı...

Eğitim-İş Edirne Şube Sekreteri Olcay Dal, yüksek öğretim de 2017-2018 akademik yılın başladığını belirterek, “Türkiye’de laik, demokratik, çağdaş, parasız, kamusal, bilimsel ve mali özerkliğe sahip bir yükseköğretim istiyoruz” dedi.

Eğitim-İş Edirne Şubesi’nde yönetim kurulu üyeleriyle birlikte basın toplantısı düzenleyen şube sekreteri Olcay Dal, üniversitelerin büyük baskılar altında eğitim verdiğini söyledi.

YÖK’ün kaldırılmasını ve bilimsel eğitimin hakim kılınması gerektiğini dile getiren Dal, “2017-2018 Akademik yılında yükseköğretim, dünyada Ortadoğu’da savaş tamtamlarının sesi yükselirken ve içeride karşı devrimin daralan kıskacında gericileşerek, dinselleşerek, Atatürk ilke ve devrimlerinden ve evrensel özelliklerinden giderek uzaklaştırılarak başlıyor. Bugün yükseköğretim içerisinde yer alan 8 milyon öğrenci, akademisyen, idari ve teknik çalışan ve taşeron işçiler ile yaklaşık 300 bin yükseköğretim işgöreni bu olumsuzluklardan etkileniyor. Eğitim-İş olarak 1980 darbesinin bir ürünü olan Yükseköğretim Kurumunun ve yasasının kaldırılarak yerine gerçek anlamda bilimsel ve mali özerkliğe sahip bir üniversite sisteminin gelmesini savunuyor ve diyoruz ki;  Türkiye’de laik, demokratik, çağdaş, parasız, kamusal, bilimsel ve mali özerkliğe sahip bir yükseköğretim istiyoruz” ifadelerini kullandı.

“Özerk ve bağımsız olmalı”

Üniversitelerin yönetimsel anlamda da büyük sıkıntılar içinde olduğunu savunan Dal, şöyle devam etti: “676 sayılı KHK ile demokratikliği zaten tartışmalı olan rektörlük seçimleri tamamen kaldırılmış ve üniversiteler doğrudan iktidara bağlanmıştır. YÖK’ü kaldıracağız diyenler, rektörlük seçimlerini kaldırarak demokrasinin, bilimsel özgürlüğün ve özerkliğin esamesini bile bırakmamışlardır. Özerk ve bağımsız olması gereken rektörler, koltuğunu kaybetme kaygısıyla iktidar ile bağını açıkça belli ederek, müfredattan Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının çıkartılmasında destek verir hale gelmişlerdir.

Bunun en son örneği, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nde yaşanmıştır. Üniversitenin resmi web sitesinde eski rektör döneminde yer alan Türk bayrağı, Atatürk fotoğrafı ve “Cumhuriyeti Seviyorum” yazısı "Gelenekten geleceğe" olarak değiştirilmiştir. Mevcut rektör bu manidar değişikliği “güncelleme” diye geçiştirmeye çalışsa da, bunun temelinde Türkiye Cumhuriyeti’ni  “Yeni Türkiye” olarak güncelleme sevdası olduğu açıktır.

Bir başka problem de atama ve terfilerde liyakatin yok sayılmasıdır. Çünkü rektörler öylesine dokunulmazdır ve yetkileri öylesine güçlüdür ki; diledikleri akademisyeni açığa alırken, dilediklerini de yasal anlamda olamayacakları unvanlara getirebilmektedirler. Benzer olarak geçici görevlendirme yetkisi Demokles’in kılıcı gibi tüm akademik, idari ve teknik işgörenlerin başı üzerinde gezinmekte; personel yetersizliğini gidermenin bir aracından çok, cezalandırma aracı olarak işlev görmektedir. Bir yükseköğretim işgöreni rektörlükle ya da rektörlüğe yakın biri ile ters düşmeye görsün, 13/b-4 geçici görevlendirme ile anında yerinden, odasından, öğrencilerinden edilmekte bir anlamda sürgüne gönderilmektedir.

Atamalara tepki gösterdi

Birçok üniversitemiz idari kadrolar için düzenli olarak görevde yükselme sınavı yaparak atama yapmak yerine,vekâleten yaptıkları görevlendirmelerle, yönetime yakın ya da sorun çıkarmayacak kişileri göreve getirmekte ve geçici süreyle vekaleten görevlendirilen bu kişiler yıllar boyunca koltuklarında oturmaya devam etmektedirler. Bu durumda, almakta olduğu tazminatı ve koltuğu yitirmek istemeyen ara yöneticiler, üstlerinden gelen her talimatın sorgusuz sualsiz uygulayıcısı haline gelmektedirler. Devlet Memurları Yasası’nın istisna durumlar için düzenlenen alt göreve geçiş maddesi, birçok üniversitede farklı bir işlev için yani görevde yükselmenin aracı olarak kullanılır hale gelmiştir. Normal koşullarda ve sürede şube müdürü olamayacak bir makam şoförü dahi, kanuna karşı hile yapılarak bir anda şube müdürü yapılabilmiştir

Yükseköğretimin kanayan bir diğer yarası da öğrencilerin barınma ve yurt sorunudur. Kredi Yurtlar Kurumu’nun yurtları maalesef yetersiz kalmaktadır. Yükseköğretimde öğrencilerin sadece yüzde 14’ü KYK yurtlarından faydalanabilmektedir. Özel yurtlar da çok pahalıdır. Bu nedenle, maddi durumu uygun olmayan aileler, çocuklarını tarikat ve cemaatlerce işletilen yurtlara yerleştirmek zorunda bırakılmaktadır. Gençlerimizin buralarda barınmak zorunda kalmaları, ideolojik ve siyasi anlamda yönlendirmelerin, fiziksel taciz ve tecavüzlerin yanı sıra Aladağ örneğinde olduğu gibi sonu ölümle biten trajedilerin önünü açmaktadır.

Yükseköğrenim öğrencilerinin burs ve kredi alabilmeleri için başvurular henüz başlatılmamışken Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan derneklere yapılacak beslenme yardımı için başvuruları başlatmıştır.

Bilinmesini istediğimiz bir başka konu yükseköğretim idari ve teknik işgörenlerinin kamu kurumları içerisinde en düşük gelir grubunda yer aldıklarıdır. Yükseköğretim idari ve teknik işgörenleri yükseköğretim tazminatı alamazlar. Eğitime hazırlık ödeneği alamazlar. İkinci öğretimde fazla çalışma yaparlar ama çalışmaları 100 saati geçse de karşılığını 50 saat üzerinden alabilirler. Açık öğretim ve ÖSYM sınavları için sınava giriş yerlerini hazırlarlar; temizliğini, iklimini, aydınlatmasını, ısıtmasını, güvenliğini sağlarlar ama o sınavda görev alamaz, dolayısı ile küçük de olsa bir gelir sağlayamazlar.

Belediyeler gibi öz gelirleri olmasına karşın ve belediye çalışanları bu gelirlerden sosyal denge tazminatı alabilirlerken, yükseköğretim idari ve teknik işgörenleri, emekleri ile yarattıkları katma değerden dahi adil bir şekilde pay alamazlar. Koruma ve güvenlik görevlileri devlet memuru olmalarına rağmen kadro derece verilmediği için yeşil pasaport alamazlar. Ulaşım hizmetlerinden faydalanamazlar. Bütün bunlardan daha kötü ve acı olarak üniversitelerin öğrencisi, akademisyeni, idari ve teknik işgöreni ile bir bütün olduğunu göz ardı eden kimi akademik çevreler tarafından da varlıkları ve emekleri ötekileştirilir, yalnız bırakılırlar.

Bu gidişe dur demenin yolu, üniversite bileşenlerinin birlikte hareket ederek, bu haklı taleplerini daha gür bir şekilde, hep bir ağızdan duyurmalarıdır.

Üniversitelerimizde ulusaldan evrensele sevginin, barışın, sanatın, kültürün ve bilimin ışığının yayılması dileğiyle, başarılı bir öğretim yılı diliyoruz. Cumhuriyetin kurucuları ve kurucu değerleri yol göstericiniz olsun.”

 

Gökhan Zobar /Edirne Yeni Gün

AdminAdmin