Gündem
Giriş Tarihi : 28-06-2016 03:23

Yıldırım: "Daima insanlığı savunmaya devam edeceğiz"

Başbakan Yıldırım, Mavi Marmara gemisindeki şehitleri bir kez daha rahmetle yad ettiğini belirterek, "Daima adalet ve hakkaniyet temelinde insanlığı savunmaya devam edeceğiz." dedi.

Yıldırım:

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, "Etrafımızda her zaman barış, huzur ve istikrarı görmek istiyoruz. Komşularıyla ilişkilerine de Türkiye hep bu açıdan bakmıştır. Bu bakımdan biz sınırlarımızda ne terör ne de tek yanlı oldubittilere asla rıza göstermeyiz." dedi.

Yıldırım, partisinin genel merkezinde düzenlenen AK Parti 9. Geleneksel Büyükelçiler İftarı'nda, ramazan ayının dünyadaki 2 milyara yakın Müslüman için yılın en önemli ve mukaddes zamanı olduğunu belirtti.

Ramazanın aynı zamanda yardımlaşmanın, dayanışmanın en güzel örneklerini de beraberinde getiren müstesna bir ay olduğunu dile getiren Yıldırım, barış, huzur ve kardeşlik mesajlarına dünya genelinde büyük ihtiyaç duyulan bir dönemden geçildiğine işaret etti.

Bu akşam olduğu gibi farklı dinlere, kültürlere mensup insanların bir araya gelmelerine, birbirlerini daha iyi tanımalarına, anlamalarına her zamankinden daha fazla bugünlerde ihtiyaç olduğunu vurgulayan Yıldırım, "Günümüzde küresel çözüm gerektiren insani krizler katlanarak büyüyor, özellikle yakın coğrafyamızda zor bir dönemden geçiyoruz. Türkiye'deki terörle mücadele başta olmak üzere Suriye'de devam eden iç savaş beşinci yılını doldurmuş bulunuyor. İnsani acılar her gün büyüyerek katlanıyor." ifadesini kullandı.

- "Suriye'deki felaket tablosu gittikçe daha da kötüleşiyor"

Başbakan Yıldırım, insanların canlarını kurtarmak için her türlü tehlikeye, her türlü zorluğa rağmen evlerinden başka bir bölgeye, başka bir bilinmeze yolculuk yaptıklarına işaret etti. Yıldırım, "Bugün dünyada mültecilerin sayısı 55 milyona ulaştı, onlarca ülkenin nüfusundan fazla. Bu duruma özellikle insanlığın, Birleşmiş Milletlerin çok daha farklı şekilde yaklaşması, insanlık dramının mutlaka çözüme ulaştırılması için bütün ülkeler olarak daha fazla gayret göstermemiz gerekiyor." şeklinde konuştu.

"Suriye'deki felaket tablosunun gittikçe daha da kötüleştiğine" dikkati çeken Yıldırım, "Yarım milyonu aşan insan, masum, günahsız insan, çocuk, büyük hayatını kaybetti. Ne uğruna kaybetti, anlamsız bir savaş uğruna hayatlarını kaybetti ve milyonlarcası yerlerinden, memleketlerinden oldu. Türkiye baştan beri Suriye'de gerçek bir siyasi çözümü hep savunageldi ve savunmaya da bundan böyle devam edeceğiz." dedi.

- "Bunun mevcut yönetimle olmayacağı aşikar"

30 Haziran 2012 tarihli Cenevre Bildirisi temelinde bir siyasi çözümün daha fazla ölümler olmadan, zaman kaybetmeden hayata geçirilmesinin artık zorunlu hale geldiğinin altını çizen Yıldırım, "Tabii bunun mevcut yönetimle olmayacağı aşikardır. Türkiye, dostluk çemberini bütün insanlığı kuşatacak kadar genişletmek ister. Etrafımızda her zaman barış, huzur ve istikrarı görmek istiyoruz. Komşularıyla ilişkilerine de Türkiye hep bu açıdan bakmıştır. Bu bakımdan biz sınırlarımızda ne terör ne de tek yanlı oldubittilere asla rıza göstermeyiz. Türkiye bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Suriye halkının ve onların haklı mücadelesinin yanında durmaya devam edecektir." değerlendirmesinde bulundu.

Yıldırım, bölgede barış ve istikrarın tesisi bakımından kilit konumda olan ülkelerden Irak'ın, etnik ve mezhepsel çeşitliliğiyle Ortadoğu'nun bir model ülkesi olduğunu söyledi.

"Dost ve kardeş Irak'ın bu etnik ve mezhepsel zenginliğini muhafaza etmesi, toprak bütünlüğünü, siyasi birliğini koruması dış politikamızın önemli hedeflerinden birisidir." diyen Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Aramızda tarihi, kültürel, ekonomik ve sosyal açıdan koparılmaz bağlar bulunan Irak'ın güvenlik ve refahı, Türkiye'nin güvenliği ve refahı kadar önemlidir. Ülkemiz, Irak'ın DAEŞ, PKK ve PYD gibi terör örgütlerini yenerek, kalıcı güvenlik tesis etmek için elinden gelen desteği vermeyi sürdürecektir. Bu vesileyle Ankara'ya gelerek görevine başlayan Irak Büyükelçisi Hisham Ali Akbar İbrahim Al-Alawi'ye siz değerli büyükelçiler huzurunda teşekkür ediyorum, başarılar diliyorum. Sayın Büyükelçi'nin görevini en iyi şekilde yerine getirmesi için her türlü desteği, bölge ülkelerinin Ankara'daki tüm büyükelçilerine olduğu gibi kendisine de vereceğiz."

- "Tarihin akışının değiştiği önemli bir dönemde ülkemizde görev yapıyorsunuz"

Yıldırım iftara katılanlara, "Değerli konuklar, tarihin akışının değiştiği önemli bir dönemde ülkemizde görev yapıyorsunuz. Türkiye'nin ne denli kararlılıkla insani vazifeler üstlendiğine her gün şahit oluyorsunuz." diye seslendi.

Türkiye'nin Suriye'deki insani krizin başından itibaren din ve etnik köken ayrımı yapmaksızın açık kapı politikası izlediğini anımsatan Yıldırım, 3 milyona yakın Suriyeliye ev sahipliği yapan Türkiye'nin, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin rakamlarına göre "dünyada en fazla mülteci barındıran ülke" konumunda olduğuna işaret etti.

Türkiye'nin dünyadaki birçok ülkenin nüfusundan daha fazla Suriyeli'yi misafir ettiğini, onlarla ekmeğini paylaştığını belirten Yıldırım, şunları kaydetti:

"Bu yükün paylaşılması bütün dünya ülkelerinin asli görevlerindendir. Özellikle Avrupa Birliği ve ABD bu yükü paylaşma konusunda daha fazla gayret göstermelidir. Çifte standartlarla daha fazla yol alamayız. Ülkemizdeki Suriyelilerin hayat şartlarının iyileştirilmesi hususunda hükümet olarak gerekli tüm adımları atıyoruz. Bu alanda hiçbir fedakarlıktan kaçınmadık. Eğitimden sağlığa, meslek edindirmeden yaşam şartlarının iyileştirilmesine kadar birçok işleri büyük bir kararlılıkla, büyük bir istekle yapmaya devam ediyoruz. Bu çerçevede Suriyelilere çalışma hakkı tanıdık. Ülkemizde bulunan Suriyeliler için vicdani sorumluluk gereği yaptığımız bugüne kadarki harcamalar 11 milyar doları buldu. Helali hoş olsun. İnsan yaşatmak her şeyin önünde gelir. Bizim bir ilkemiz var, 'insanı yaşat ki devlet yaşasın.' İşte bunun için biz kültürümüzden, geçmişimizden aldığımız bu hasletimizi evimizde ekmeğimizi paylaştığımız kardeşlerimize yapmaktan asla ve asla tereddüt göstermiyoruz."

Buna rağmen uluslararası toplumun katkısının sadece 512 milyon dolar olduğuna dikkati çeken Yıldırım, "Suriye'deki insani krizle mücadele etme yükümlülüğü sadece komşu ülkelere havale edilecek bir iş değildir. Uluslararası toplumun sorumluluk ve yükü mutlaka paylaşması gerekiyor. Sorumluluk paylaşması adına atılacak adımlardan birisi, yeniden yerleştirmedir. Daha fazla sayıda ülkenin bu programa dahil olmasını ve Suriyelileri kabul etmesini bekliyoruz. Ayrıca insanların her gün ölüm tehlikesi altında yaşamlarına sebep olan göçün temel nedenlerine yönelik gerçekçi tedbirleri alma zamanı gelmiştir." diye konuştu.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, "Yakın müttefik ve ortağımız Amerika Birleşik Devletleri'nde başkanlık seçim kampanyası devam etmektedir. Bu kampanyada, öne çıkan kimi nefret söylemlerini körükleyen İslam karşıtı söylemlerden de rahatsızlığımızı ifade etmek isteriz. Bu yaklaşımların seçim sürecinin ötesinde zemin kazanmaması ve etkin politikalarla dengelenmesi hayati öneme sahiptir." dedi.

Yıldırım, partisinin genel merkezinde düzenlenen AK Parti 9. Geleneksel Büyükelçiler İftarı'nda, uluslararası toplumun, Türkiye'nin üzerindeki sorumluluk ve yükü mutlaka paylaşması gerektiğini dile getirerek, bu kapsamda atılacak adımlardan birisinin yeniden yerleştirme olduğunu dile getirdi.

Daha fazla sayıda ülkenin bu programa dahil olmasını ve Suriyelileri kabul etmesini beklediklerini kaydeden Yıldırım, "İnsanların her gün ölüm tehlikesi altında yaşamlarına sebep olan göçün temel nedenlerine yönelik gerçekçi tedbirleri alma zamanı gelmiştir. AB ve Suriyeli sığınmacılar ve düzensiz göçle mücadele için önemli bir işbirliği çerçevesi geliştirdik. Eylem planı ve 18 Mart tarihli Türkiye-AB mutabakatı Ege'de ölümlerin önlenmesi, insan kaçakçılığı zincirinin kırılması ve yasa dışı göçün, yasal göçle ikame edilmesini hedeflemektedir." diye konuştu.

Yıldırım, mutabakatın kısa sürede somut sonuçlarını verdiğini belirterek, özellikle 2015 Ekim ayında günlük 7 bini bulan Ege'deki düzensiz geçişin son dönemde 50'ye gerilediğini söyledi.

Geçişlerdeki bu azalmanın yaz aylarında da devam etmesi durumunda Ege'deki NATO faaliyetlerinin devamı için operasyonel ihtiyacın ortadan kalkacağını ifade eden Yıldırım, mutabakatla benimsenen bire bir değişim programı çerçevesinde Ege'deki 5 adadan bugüne kadar 462 düzensiz göçmen alındığını ve yeniden yerleştirme programı çerçevesinde de AB ülkelerine 511 Suriyeli'nin gönderildiğini kaydetti.

Yıldırım, mutabakat, yük ve sorumluluk paylaşımı çerçevesinde AB'nin Türkiye'deki Suriyeli'ler için yardım sağlamasının da öngörüldüğüne işaret ederek, "Yapılacak yardımlarla ülkemizde Suriyeli'lerin hayat şartlarının daha da iyileştirilmesi amaçlanmaktadır. 18 Mart tarihli mutabakatın diğer bir unsuru olan Türk vatandaşlarına vize serbestisi tanımasına yönelik AB taahhüdünün de gerçekleşmesini gecikmeden beklemekteyiz." dedi.

- "AB'nin önünde cevabı meçhul sorular ve sorunlar olacaktır"

AB'de öne çıkan hususlardan birinin de 23 Haziran'da Birleşik Krallık'da yapılan referandumun olduğuna dikkati çeken Yıldırım, İngiliz halkının çoğunluğunun seçimini AB üyeliğinden ayrılma yönünde yaptığını hatırlattı.

Yıldırım, alınan bu kararın İngiliz ve Birleşik Krallık halkına hayırlı olması temennisinde bulunarak, Birleşik Krallık ve AB için bundan böyle yeni bir dönemin başladığını dile getirdi.

Bu gelişmenin bir ilk olması hasebiyle hayati öneme sahip olduğunu vurgulayan Yıldırım, şöyle konuştu:

"AB'nin önünde cevabı meçhul sorular ve sorunlar olacaktır. Birleşik Krallık esasen bu referandumda AB'ye bir mesaj vermiştir. AB'nin de bu mesajı iyi okuması, samimiyetle iç sorgulamasını yaparak daha kucaklayıcı bir vizyon ve gelecek arayışında olması gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu değişim diğer bazı AB üyelerinin Birleşik Krallığı örnek almaktan alıkoyacak bir netice vermesi için de mutlaka gereklidir. Yıllardır AB üyeliği yolunda çalışan bir ülke olarak bu yöndeki görüşlerimizi çeşitli vesilelerle birliğin çeşitli karar mercileriyle sürekli paylaştık. Türkiye olarak birliğin güçlenerek devam etmesinden yanayız. Birleşik Krallığın AB'den ayrılma kararının Avrupa'da doğurduğu en büyük risk milliyetçi ve ırkçı söylemlerin daha da güç kazanma ihtimalidir."

Yıldırım, AB'nin bölgesinde ve ötesinde etkinliğini sürdürebilmesinin, duvarlarını tahkim ederek kendi içine kapanmak yerine daha kapsayıcı bir politika izlemesinden geçtiğini anlatarak, ırkçılık, İslam korkusu, İslam karşıtlığı ve yabancı düşmanlığının Avrupa başta olmak üzere bütün insanlık için yeni bir tehdit alanı olduğunu belirtti.

Şu günlerde bu tehdide Avrupa her zamankinden daha çok maruz kaldığını ifade eden Yıldırım, insanlık adına bütün evrensel insani değerleri tehdit eden her türlü aşırılığa karşı uyanık olmanın gerekliliğine işaret etti.

Yıldırım, Türkiye'nin referandum sürecinde yürütülen kampanyaları çok yakından takip ettiğini anımsatarak, "Hem çıkış hemde kalış yönünde bazı politikacıların Türkiye ile ilgili gerçekçi olmayan üzüntü verici ifadeleri kaygıyla izlenmiştir. Türkiye, Birleşik Krallık'taki siyasiler tarafından tartışmanın odağına çekilmeye çalışılmış ancak ülkemiz böyle bir süreçte vakarlı durumunu muhafaza etmiştir. Bu yeni dönemde AB'de kalıştan yana olan yöneticilerin ülkemizin tam üyeliği ile ilgili kullandıkları ifadeler hayal kırıklığı, üzüntüden öte ikircikli bir yaklaşıma işaret ederek güven eksikliğini de beraberinde getirmiştir." şeklinde konuştu.

AB'nin yanı sıra Birleşik Krallık'ta yürütülen kampanyada kullanılan söylem ve tonun Avrupa'nın temel değerleriyle çeliştiğini aktaran Yıldırım, Türkiye'nin bir Avrupa devleti olduğunu söyledi.

Yıldırım, Türkiye'nin AB'nin eşit bir üyesi olmak için çalışmalarını uzun yıllardan beri kararlılıkla sürdürdüğünü ve sürdürmeye de devam edeceğine işaret ederek, "Yakın müttefik ve ortağımız Amerika Birleşik Devletleri'nde başkanlık seçim kampanyası devam etmektedir. Bu kampanyada, öne çıkan kimi nefret söylemlerini körükleyen İslam karşıtı söylemlerden de rahatsızlığımızı ifade etmek isteriz. Bu yaklaşımların seçim sürecinin ötesinde zemin kazanmaması ve etkin politikalarla dengelenmesi hayati öneme sahiptir." ifadesini kullandı.

Yıldırım, Türkiye olarak yükselişe geçen ve ön yargılardan beslenen bu eylemlerle küresel düzlemde mücadele etmeye devam edeceklerini belirtti.

- "Söz konusu karar tarihi gerçeklikten uzak"

Yıldırım, Almanya Federal Meclisi'nin 2 Haziran'da aldığı karara ilişin, Türk-Alman dostluğunun gereği olarak söz konusu kararın arkasında yatan niyetin ve neyin hedeflendiğinin farkında olduklarını ifade ederek, şunları söyledi:

"Alman Federal Meclisi'nin söz konusu kararının tarihi gerçeklikten uzak, tarihin istismarı ve tarihin siyasallaştırılmasına iyi bir örnek olduğu yönünde Avrupa'da ve hatta Ermenistan'da bile makale ve yorumlar çıkmaktadır. Bazı milletvekillerinin şahsi ve olumsuz gündemlerini 1915 olayları üzerinden Federal Parlamento'ya taşımış olmaları esef vericidir. Geçmiş geçmiştir. Geçmişi yeniden kurgulamak adeta imkansızdır. Parlamentolar, mahkemeler tarihçilerin işini asla yapamaz ve tarihi yeniden yazamazlar."

AdminAdmin